Fal, belirli semboller, figürler, sayılar veya diğer işaretlerin yorumlanması yoluyla geleceği tahmin etmeye çalışan bir uğraştır. Farklı kültürlerde farklı şekillerde uygulanan farklı türleri vardır. Bazıları, kahve falı, tarot falı, el falı, su falı, astroloji falı gibi yöntemler kullanırken, bazıları da kuşlar, çizgi romanlar, rüyalar gibi doğal olaylara bakarak fal bakarlar. Ancak fal bakmak birçok kültürde haram veya mekruh olarak kabul edilir ve bilimsel açıdan geçerli veya doğru bir yöntem olarak kabul edilmez.
Mekruh, İslam hukukunda “hoş karşılanmayan, sakıncalı” anlamına gelen bir terimdir. İslam dini, bazı davranışları haram (yasak) ya da farz (zorunlu) olarak tanımlarken, bazı davranışları da mekruh olarak kabul eder. Mekruh olan bir davranış, haram olmasa da yapılması önerilmeyen veya tercih edilmeyen bir davranıştır. Mekruh olan bir davranıştan kaçınmak, kişinin dinî sorumluluğunu yerine getirmesi ve Allah’ın rızasını kazanması açısından önemlidir.
Gayb ve geleceğe dair sözde tespitleri ile insanların kişiliği ve beklentileri ile oynayarak ahkam kesmeye çalışan falcılar kendileri büyük günaha girdikleri gibi fal bakılan kişi de günaha girmektedir. Oysaki Allah (c.c), “De ki: Allah’tan başka ne göklerde, ne de yerde hiç kimse gaybı bilemez.” (Neml, 27:65) buyurmaktadır.
“Gaybın anahtarları Allah’ın yanındadır. Başkası onu bilemez.” (En’am, 6/59)
Yine geleceği Allah’tan başka kimsenin bilemeyeceğini net olarak ifade eden bir hadis-i şerifte Cebrail (a.s)’ın, “Kıyamet ne zaman kopacaktır?” sorusuna Efendimiz: “Bu konuda sorulan, sorandan daha bilgili değildir” buyurmuştur. (Buharî, İman 37)