in

DGD ödemesi nedir? 

DGD ödemesi nedir sorusu son günlerde pek çok vatandaş tarafından araştırılıyor. Kısaca, DGD uygulaması, ABD’de ve AB ülkelerinde üretim fazlası olan ürünlerde, alan veya ürün kotalarının (miktar sınırlandırması) çiftçiler üzerinde yaratacağı olumsuz etkilere karşı, devlet tarafından üreticiye üretimden bağımsız olarak ödenen para olarak tanımlanmakta. Peki, DGD ödemesi nedir? İşte, DGD ödemesi nedir sorusunun detaylı yanıtı… 

Birçok vatandaş son günlerde DGD ödemesi nedir sorusunu araştırmaya başladı. DGD uygulaması sayesinde hem devlet elinde kalan üretim fazlası ürünü satın almaktan kurtuluyor, hem de üreticinin emeği, zamanı ve masrafı boşuna gitmiyor. Peki, DGD ödemesi nedir? İşte, DGD ödemesi nedir sorusunun detaylı cevabı… 

 DGD ödemesi nedir? 

DGD’den, üreticiyi alternatif ürünlerin üretmeye özendiren bir sistem olarak yararlanılmaktadır. Üretim fazlası olan ürünlerin üreticilerinin yaralandığı bu sistem, üreticiyi, talebi olmayan ürünlerin üretimi yerine, talebi olan ürünleri üretmeye yöneltmektedir.Ülkemizde devletin uzun yıllardır sayıları yıldan yıla değişse de bazı ürünlerde taban fiyatı açıklayarak destekleme alımları yaptı.  Bazı ürünlerde (çay, fındık ve tütün gibi) stokların oluşmasına neden olan bu sistemden, IMF ve Dünya Bankası istekleri doğrultusunda, Hazine’ye  yük oluşturduğu gerekçesiyle vazgeçiliyor. Bundan böyle devlet artık fiyat açıklaması (destekleme alımı) yapmayacak. Buna karşılık, üretim yapsın ya da yapmasın tarla sahiplerine (tapu sahiplerine) dekar başına her yıl “doğrudan gelir desteği” adı altında  bir para ödemesi yapılacaktır. Ülkemizde “üretici  kayıt sistemi” henüz olmadığından ödeme yapılacak kişiler, değişik mesleklerden de olabilirken, kiracı ve ortakçı bu sistemden yararlanamayacaktır. 

DGD uygulamaları, 2000 yılındaki pilot uygulamaların ardından, 2001 yılında yaygınlaştırılmıştır. Bizdeki uygulama, dünyadaki uygulamaların aksine üretimle ilişkilendirilmek istenmekle birlikte, henüz kira ve ortakçılık yasalarının yürürlükte olmadığı ülkemizde bu uygulamanın bazı sorunları beraberinde getirdiği açıktır. Diğer yandan ülkemizde başta yağlı tohumlar (pamuk, ayçiçeği ve mısır vb.) olmak üzere birçok üründe üretim açığı bulunmaktadır. Böylece tarım politikalarımızın, dünyadaki ve tam üye olmayı düşündüğümüz AB’deki uygulamaları değil, IMF ve Dünya Bankası’ndan gelecek kaynakların devamını öngördüğü anlaşılmaktadır. 

Ülkemizde 1991 yılı tarım sayımına göre 4 milyon 91 bin işletme bulunmakta ve ortalama işletme büyüklüğü 56.8 dekardır. Bu varsayımla işletme başına düşen “doğrudan gelir desteği’’ 568 milyon liradır. Kaldı ki 200 dekara kadar büyüklüğe sahip olan işletmelere uygulanan bu politika ile günümüzde üreticiye dönüm başına yılda 10 milyon lira destek verilmektedir. Tarımsal destekler için bütçeden ayrılan desteğin 2.1 katrilyon lira olduğu ve bunun 210 trilyon lirası şeker pancarı, 200 trilyon lirası tütün (Tekel’in borçlarının ödenmesine yönelik), 200 katrilyon lirası pamuk (bu yıldan sarkan ödemelerle ilişkili), 75 katrilyon lirası hayvancılık ve 40 katrilyon lirası çay desteklemesine ayrıldığı ve kalan 1.4 katrilyon lirasının doğrudan desteği kapsamındaki çiftçilere ödeneceği ifade edilmektedir.Bütün bu veriler dikkate alındığında, gerçekte tarıma doğrudan gelir desteği dışında önemli bir kaynak ayrılmadığı görülmektedir. 

Yorumlar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yükleniyor...

0