Arama motorlarında sıkça araştırılan tuba ağacı nedir sorusu pek çok kişi tarafından merak ediliyor. II. Meşrutiyet döneminde iki defa Maarif Nezareti (Milli Eğitim Bakanlığı) görevine getirilen Emrullah Efendi, yakın geçmiş Türk eğitim hayatının önemli şahsiyetlerinden birisidir. Eğitim tarihinde “Tûbâ Ağacı Nazariyesi” adlı fikir sistemi ile büyük bir başarı elde etmiştir. İttihat ve Terakki Cemiyeti’nde etkin bir isimdi. Peki, tuba ağacı nedir? İşte, tuba ağacı nedir sorusunun detaylı yanıtı…
Tuba ağacı nedir?
Tuba, Arapça kökenli bir sözcük olup hoşluk, güzellik, iyilik gibi anlamlara gelmektedir. Kur’an’da bu kelime Ra’d Suresi’nde geçmektedir. Tuba’nın bir cennet veya cennette bir ağaç olduğu şeklinde değişik rivayetler yapılmıştır. Kurtubî gibi müfessirlerin katılımı ile yaygın olan görüş ağaç olduğu şeklindedir. Bu ağacın kökü yukarıda, dalları aşağıda olan büyük bir ağaç olduğuna inanılır. Meyvesinin hiç tükenmediği de rivayet edilir. Marifetname’de ise şu şekilde bahsedilir: Hak Teala sidretulmuntehada büyük bir ağaç yaratmıştır ki, ona tuba ağacı derler. Onun aslı sarı altındandır. Dalları kırmızı mercandandır. Yaprakları yeşil zümrüttendir. Çeşitli meyveleri şekerdendir. Sonsuz dalları, cennet köşklerine sarkmıştır.
Emrullah Efendi’ye göre devletin en önemli görevlerinden birisi ilmi himaye etmektir. İlim yukarıdan başlar. Önce elit bir kadro yetiştirmeli, onlar ilkokul ve ortaokul öğretmenlerini, onlar da çocukları ve gençleri eğitmelidir. Cenneteki tûba ağacının da kökü yukarıda olduğu için “Tûba Ağacı Nazariyesi” olarak anılan bu görüş, İttihat ve Terakki Fırkası’nın ideoloğu olan Ziya Gökalp’i de etkilemiş ve partinin eğitim politikasının önemli bir ilkesi olmuştur.
Emrullah Efendi’nin görüşlerine katılmayanların başında Türk eğitim tarihinin bir başka önemli ismi olan devrim Darülmuallim Müdürü Mustafa Satı Bey gelir. Satı Bey’e göre, tûba ağacı gibi tepeden kuruluş ve tepeden beslenme Osmanlı’nın sağlıklı bir eğitim sistemi kuramayışının nedenidir. Yüksek öğrenimini güçlendirmek için sadece öğretim elemanlarını değil, öğrencisini de iyi hazırlamalıdır.
Emrullah Efendi kimdir?
1858’de Lüleburgaz’da dünyaya geldi. Babası, Tüccar Ali Efendi idi. Lüleburgaz’daki ilk ve ortaöğreniminin ardından İstanbul’a gelerek Mekteb-i Mülkiye’yi bitirdi. Yanya (1882) ve Selanik (1884) Maarif Müdürlüklerinin ardından Halep’te Maarif Müdürlüğü ve idadi öğretmenliği yaptı. 1891’de Aydın Maarif Müdürü oldu. Aydın’da görev yapmakta iken siyasi nedenlerle iki arkadaşı ile birlikte İsviçre’ye kaçtı. Birkaç ay sonra yurda dönmek zorunda kaldılar (1893). Emrullah Bey’in müdürlüğün veznesinden aldığı parayla kaçtıkları iddia edildiğinden tutuklansalar da Avrupa’ya birlikte kaçtığı arkadaşlarından Tevfik Nevzat’ın padişah II. Abdülhamit’e yazdığı, affedilmelerini isteyen iki şiir sonucu Sultan, yurda dönüşlerine izin verdi.
Meşrutiyet’in ilanından sonra 10 ay içinde 7 kez maarif nazırı değişmiş, hiçbiri görev yapamamıştı. 12 Ocak 1910’da Emrullah Efendi, Maarif Nazırı oldu. Aynı yıl Darülfünun Edebiyat Şubesi’nde ders vermeye başladı. Muhitil Maarif adlı ansiklopedinin ilk cildini hazırlayıp yayımladı. Bakanlığı sırasında yaptığı işler çok eleştirildi, hakkında sık sık istifa dedikodusu çıktı. Sonunda 21 Şubat 1911’de gerçekten istifa ettiyse de aynı yılın Aralık ayında tekrar bu göreve geldi. 21 Temmuz 1912’de Bakanlar Kurulu’nun istifasına kadar görevde kaldı. Divan-ı Harbi Örfi (Sıkıyönetim) tarafından Kasım ayında tutuklanıp Darülfünun olayları nedeniyle sorguya çekildi. 1913 yılında Hikmet-i Nazariye (felsefe) derslerini vermekte olduğu Darülfünun’da Usul-ü Tedris ve Terbiye öğretmenliklerini de üzerine aldı. İlk cildini oluşturduğu ansiklopediyi tamamlamak için uğraştı ama ömrü yetmedi. Daha önce yayımlanmış olan ilk cildi düzeltilerek 1914’te “Yeni Muhitü’l Maarif” adıyla yayımlandı. 14 Ağustos 1914 günü Yeşilköy’deki evinde yaşamını yitirdi. Kabri, Fatih Camii avlusundadır.